Читать книгу: «Britanya Kahramanları», страница 4

Maud Isabel Ebbutt
Шрифт:

Sylvester Çağırıldı

Sylvester öğrettikçe hükümdar dinledi, inandı ve hikâye bittiğinde gerçek inanca geçtiğini duyurdu. Tüm kalbi ve ruhuyla vaftiz edilmeye hazır olduğunu söyledi.

Konstantin Vaftiz Edildi

İmparatorun emriyle, çocukların kanı için yapılmış büyük gümüş kabı aldılar. Sylvester, kabın kuyudan çıkarılan saf suyla doldurulmasını istedi. Bu çabucak yapıldığında Konstantin’e suyun çenesine ulaşması için kabın içinde durmasını söyledi. Kutsal ayin başladığında güneş ışınları gibi büyük bir ışık gökten o mekâna ve Konstantin’in üzerine parladı. Kutsal sözler okunurken korkunç hastalığından geriye hiçbir şey kalmayana kadar vücudundaki pullar bir balığınki gibi döküldü. Böylelikle vaftiz olan Konstantin’in bedeni ve ruhu arınmış oldu.

Büyük gümüş kabı saf su ile doldurdular.


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Danimarkali Havelok

Hikâyenin Kökeni

Danimarkalıların İngiltere’yi işgal etmeleri, ülkemizde çeşitli şekillerde (yer adları, ırksal özellikler, dil, edebiyat ve kısmen düşünceler üzerinde) çok güçlü bir iz bıraktı. Danimarkalı Havelok efsanesi, popülaritesi ve yaygın etkisiyle Danimarka hâkimiyetinin bir sonucudur. Zalim gardiyan ve zulüm gören vârisle ilgili yaygın hikâyenin çift yönlü versiyonunu içeren efsanenin kökeninin Galler’de bulunacağı düşünülüyor. Ancak ne olursa olsun, Kelt veya Cermen, İngiliz veya Danimarka gibi küçük kabile krallıklarının sürekli yükseliş ve düşüşlerinde, hikâyenin içinden çıktığı koşulların yeterince ortak olması gerektiği kesindir. Hırslı ve kötü soyluların koruyuculuğuna çaresiz mirasçılar bırakarak ölen krallar Britanya, Galler veya Danimarka’nın erken tarihinde nadir rastlanan bir durum değildi. Vârisin öldürülmesi ve zalim naip tarafından krallığın gasp edilmesi sıradan durumlardı. İlk efsaneyi yerelleştirme fırsatı, Galliler tarafından Abloec veya Habloc olarak bilinen Anlaf (veya Olaf) Sihtricson’un artan şöhretiyle beraber gelmiş gibi görünüyor. Maceracı hayatı, İskoçya Kralı III. Konstantin’in kızı ile bir evlilik ve İngiltere Kralı Athelstan ile akrabalığı üzerinden Northumbria verasetinden dolayı bir üçlü sürülmeyi içeriyordu. Anlaf Curan’da (böyle adlandırılıyordu) maceracı hayatı ve güçlü kişiliği nedeniyle üzerinde çeşitli romantik hikâyelerin yavaş yavaş oluştuğu tarihi bir kahramanla karşı karşıyayız. Bu hikâyeler nihayet İngiltere ve Danimarka’ya özgü fiziksel beceri sevgisini (Havelok, krallıktaki en güçlü adamdır) ve daha özel bir şekilde Danimarka’ya has olan belirli bir intikamcı zalimliği gözler önüne seren bir formda ortaya çıkmıştır. Yiğitlik isteyen işlerde tüm soyluları geride bırakan aşçı yamağının ve Fetih’ten sonraki pek çok Sakson kadın mirasçıda olduğu gibi önemsiz bir bulaşıkçıyla evlenen kadın vârisin gösterildiği bir hikâyenin popülerliğinde Norman üstünlüğünün bulunmasına karşı bir kızgınlık vardır. Bununla birlikte Havelok’un güçlü kolları olan bir kahraman ve yönetici ırka karşı halkın bir savunucusu olarak ortaçağ İngiltere’sine karşı mücadele ettiğinden ve soylu kişiliği ve haysiyetinin sıradan insanlar tarafından pek saygı duyulmayan tarihsel gerçekler ile olasılıklar için bir ödün olduğundan şüphe edilemez. Bu hikâyede gerçekten mütevazı başka bir kahraman daha sunulmaktaydı: kasabası Grimsby’nin özel ticari imtiyazları için sadakat gösteren balıkçı Grim. Hikâyede, Grim’de aslında kabile üyesinin şefine, tebaanın efendisine olan karakteristik bağlılığına sahip fakirlerin ve aşağı tabakadakilerin kahramanı olan bir karakter vardır. Bu bağlılık babadan oğula geçmiştir, ikinci bir nesil hizmetlere devam etmiştir ve kralın vârisi uğruna hayatını ve her şeyi riske atan babanın ödüllerini almıştır.

Okuyucu, onuncu yüzyıl Sakson İngiltere’sinde on üçüncü yüzyıl Norman şövalyeliğinin rengini veren karakteristik anakronizmleri fark edecektir.

Havelok ve Godard

Danimarka’da uzun zaman önce Birkabeyn adında iyi bir kral yaşıyordu. Tüm krallıkta mutlak yönetim sahibi olan Birkabeyn zengin, güçlü, büyük bir savaşçı ve çok yetenekli bir adamdı. Üç çocuğu vardı. Swanborow ve Güzel Elfleda adlarında iki kızı ve tüm krallığının vârisi olan Havelok adında temiz kalpli genç oğlu. Hiç kimsenin kaçamayacağı o gün zamansız geldi, ölüm Kral Birkabeyn’i çağırdı ve çocuklarını babasız ve korumasız bırakacağı için büyük bir acı duydu. Ancak çokça tefekkür ve seçimine yardımcı olacak bilgelik için Tanrı’ya edilen dualardan sonra kral, güvenilir bir danışmanı ve arkadaşı olan Jarl Godard’ı çağırdı ve Havelok şövalye olup ülkeyi kendi başına yönetebileceği yaşa gelene kadar kraliyetin ve üç çocuğunun bakımını ona emanet etti. Kral Birkabeyn, böyle bir sorumluluğun sadakat ve şeref yeminleri etmemiş herhangi birisi için çok büyük bir baştan çıkarıcı unsur olduğunu hissetti ve arkadaşına güvense de Godard’ın şöyle yemin etmesini istedi:

 
“Mihrabın ve kutsal dua kitabının
Kiliseye sadık olanları çağıran çanların,
Kutsal yemin ve kutsal ayinlerin
Holy Rood ve orada ölen kişinin hakkı için
Benim krallığımı yöneteceksin,
Yavrularımı sevgi ve sadakatle koruyacaksın,
Ta ki oğlum büyüyüp şövalye oluncaya dek.
O zaman ülke yönetimini oğluma devredeceksin.”
 

Jarl Godard, ölmekte olan krala ve onun vârisine tam sadakat sözü vererek bu resmi yemini etti ve Kral Birkabeyn, aciz gençlikleri döneminde çocuklarına iyi bakılacağı düşüncesiyle huzurlu bir şekilde öldü.

Cenaze törenleri yapıldıktan sonra Jarl Godard, ülkenin yönetimini üstlendi ve kralın çocuklarının güvenliğini sağlama bahanesiyle onları hiç kimsenin erişmesine izin verilmeyen heybetli bir kaleye götürdü. Çocuklar burada o kadar sıkı bir gözetim altındaydılar ki kraliyet konutu, ismi konmamış bir hapishaneye dönüştü. Danimarka’yı direnişle karşılaşmadan kendi iradesine alan Godard, tahtın gerçek mirasçılarından kurtulmak için önlemler almaya başladı ve üç çocuğa yetersiz miktarda yiyecek ve giysi verilmesini emretti. Ama çocuklar bu acımasız, işkence edici cinayet biçimine çabucak yenik düşmedikleri için Godard kimsenin ona hesap sormaya cesaret edemeyeceğini bilerek çocukları tek seferde öldürmeye karar verdi. Kalbini tüm acınası düşüncelere karşı katılaştırdıktan sonra kaleye gitti ve zavallı yavrucakların soğuk ve açlıktan titreyip ağlayarak yattığı zindana götürüldü. O zaman bile cesur bir delikanlı olan Havelok, o içeri girer girmez onu nazikçe selamladı ve önünde diz çökerek lütuf diledi.

“Niçin bu kadar kederli ağlıyorsun?” diye soru Godard.

“Çünkü çok açız,” diye cevap verdi Havelok. “Çok az yiyeceğimiz var ve bize servis yapan hizmetçimiz yok. Bize ihtiyacımızın yarısını veriyorlar. Soğuktan titriyoruz ve giysilerimiz paçavra halinde. Yazık bize. Keşke hiç doğmasaymışız. Topraklarda insanların bizim için ekmek yapabileceği mısır artık yetişmiyor mu? Açlıktan neredeyse ölmek üzereyiz.”

Bu acınası sözlerin, merhamet göstermemeye kararlı Godard üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Isınmak için birbirine kenetlenmiş bir şekilde yatan iki küçük kızı tutup boğazlarını kesti ve bahtsız yavrucakların bedenlerini kan havuzunun içine bıraktı. Sonra Havelok’a döndü ve bıçağını oğlanın kalbine doğru hedef aldı. İki kızın korkunç kaderinden dehşete düşen zavallı çocuk, adamın önünde diz çöktü ve merhamet diledi:

 
“Efendim, acıyın bana, yalvarırım!
Gençliğime bakın ve merhamet edin bana!
Ah öldürmeyin beni, her şey sizin olsun
Danimarka krallığını size bırakıyorum,
Ve yemin ederim ki hâkimiyetinize asla karışmayacağım.
Ah, acıyın bana efendim! Merhamet edin!
Bu topraklardan uzaklara kaçacağım,
Ve Birkabeyn’in benim babam olmadığına yemin ederim.”
 

Jarl Godard, Havelok’un acıklı konuşmasından etkilendi ve hafif bir acıma duygusu hissetti, bu yüzden delikanlıyı kendisi öldüremedi. Ama kendisi için tek güvenli yolun Havelok’un ölümünden geçtiğini biliyordu.

“Gitmesine izin verirsem” diye düşündü, “Havelok sonunda beni üzecek! Havelok kaçarsa hayatımda huzur olmayacak ve benden sonra çocuklarım Danimarka’nın yönetimini güvenli bir şekilde ellerinde tutamayacaklar! Ama onu kendi ellerimle öldüremiyorum. Onu boynunda bir çapayla denize attıracağım, böylelikle en azından vücudu su altında kalacak.”

Godard, Havelok’u dehşet içinde diz çökmüş halde bıraktı ve kapıyı kilitleyerek kuleden çıktı. İstediğini yapacağını düşündüğü cahil balıkçı Grim’i çağırttı. Grim geldiğinde bir bekleme odasına götürüldü, Godard korkunç bir bakış ve sesle ona şöyle hitap etti:

“Grim, benim esirim olduğunu biliyorsun.” “Evet, iyi efendim,” dedi Grim, Godard’ın sert sesi karşısında titriyordu. “Bana karşı çıkarsan seni öldürebilirim.” “Evet efendim ama ben sizi nasıl kızdırdım ki?” “Henüz yapmadın ama senin için bir görevim var ve bunu yapmazsan seni korkunç bir ceza bekliyor.” “Efendim, yapmam gereken iş nedir?” diye sordu zavallı balıkçı. “Bekle. Sana göstereceğim,” dedi Godard. Sonra Godard, kulenin iç kısmındaki odaya gitti ve acı acı ağlayan güzel bir çocukla geri döndü. “Bu çocuğu gizlice evine götür ve gecenin karanlığına kadar orada tut. Sonra kayığını suya indirip denize doğru kürek çek. Çocuğun boynuna bir çapa bağlayıp onu suya at ki bir daha asla görmeyeyim.”

Grim, ağlayan çocuğa merakla bakıp şöyle dedi: “Sizin için bu günahı işlersem ödülüm ne olacak?”

Godard cevap verdi: “Ben senin efendin olduğum ve sana bunu yapmanı emrettiğim için günahı benim boynuma ama bunu gizlice yaparsan dostum, seni özgür, soylu ve zengin bir adam yapacağım.”

Bu şekilde güvence ve rüşvet alan Grim, çocuğu hızlıca yakalayıp yere fırlattı ve cebinden çıkardığı iple çocuğun elini ve ayaklarını bağladı. Çocuğu sağlama almak için ipleri çok sıkı gerince Havelok çok acı çekti. Ağzına ve burun deliği üzerine mendil sokuşturulduğu için bağıramadı. Güç bela nefes alabiliyordu. Sonra Grim zavallı çocuğu iğrenç bir siyah çuvalın içine soktu ve sanki ailesi için eve bozuk yiyecek getiriyormuş gibi onu kaleden bu vaziyette taşıdı. Grim, karısı Leve’nin kendisini beklediği zavallı kulübesine ulaştığında çuvalı omzundan atıp karısına verdi ve şöyle söyledi: “Bu çocuğa gözün gibi iyi bak. Gece yarısı onu boğacağım; bunu yaparsam efendim beni özgür bir adam yapacağına ve bana büyük servet vereceğine söz verdi.”

Leve bunu duyunca ayağa kalktı ve çocuğu bir köşeye fırlattı. Çocuk toprak zemine çarptığında neredeyse kafası kırılıyordu. Havelok orada çürükleri ve ağrılarıyla yatarken çift uyumaya gitti. Ateşten çıkan kırmızı parıltı dışında oda kapkaranlıktı. Grim gece yarısı efendisinin emrini yerine getirmek için uyandı ve bir ışık yakmak için oturma odasına giden Leve, yerde yatan çocuğun etrafında parıldayan ve ağzından akan parlak gizemli bir parıltı görünce dehşete düştü. Leve derhal, bu mucizeyi göstermek için Grim’i çağırdı ve birlikte Havelok’u ağız tıkacı ve bağlardan kurtardılar. Sonra çocuğun vücudunu incelediler ve sağ omzunda kraliyetin hakiki simgesini, kırmızı altından bir haç gördüler.


Havelok şaşkın halde doğruluyor.


“Bu çocuk bizim topraklarımızın vârisi. Vakti geldiğinde iktidara gelip İngiltere ve Danimarka üzerinde hüküm sürecek ve zalim Godard’ı cezalandıracak.” Sonra, sadık balıkçı acı acı ağlayarak Havelok’un ayaklarına kapandı: “Efendimiz, bana ve karıma merhamet et! Biz senin köleleriniz ve sana kötü hiçbir şey yapmayacağız. Sen hüküm sürebilecek yaşa gelene kadar seni besleyeceğiz ve seni Godard’dan saklayacağız, sen de hayatını kurtarmam karşılığında bana özgürlüğümü vereceksin.”

Bu beklenmedik konuşma üzere Havelok şaşkınlıkla doğruldu ve yaralı başını ovuşturarak şöyle dedi: “Açlıktan ve senin acımasız bağların ile tıkaç yüzünden neredeyse ölü gibiyim. Şimdi bana bir sürü yemek getir!” “Evet efendim,” dedi Leve ve bir koşu gidip kulübede sahip olduklarının en iyisini getirdi. Havelok üç gün oruç tutmuş gibi yedi, sonra yatağına yatırıldı ve Grim ona göz kulak olurken huzur içinde uyudu.

Ne var ki Grim, ertesi sabah Jarl Godard’ın yanına gidip söyle dedi: “Efendim, emrinizi yerine getirdim. Çocuğu boynuna bir çapa dolayıp boğdum. O artık bir tehdit değil, şimdi size yalvarırım bana ödülümü, altın ve diğer kıymetli eşyaları verin ve söz verdiğiniz gibi beni özgür kılın.” Ancak Godard, ona öfkeli bir şekilde bakıp şöyle dedi: “Ne, bir kont mu olacaksın? Evine git seni aptal köylü. Her zaman köle olarak kalacaksın! Küstahlığın ve yaptığın kötü işler yüzünden seni şuracıkta asmıyor olmam senin için yeterli mükâfattır. Çabuk git, yoksa başın belaya girecek.” Grim, Havelok cinayetinden dolayı öldürülmemek için sessizce uzaklaştı.

Grim, bu acımasız ve dönek adamın vicdanına kaldığını ve kötü bir durumda olduğunu anladı. Kendi kendine düşündü ve karısına danıştı. İkisi, canlarını kurtarmak için Danimarka’dan kaçmaya karar verdiler. Grim, tüm mallarını, sığırlarını, ağlarını, sahip olduğu her şeyi yavaş yavaş satarak bunları altına dönüştürdü. Sonra gizlice bir gemi satın alıp gemiyi donattı ve her şey hazır olduğunda Havelok’u (bunca zaman gizlenmişti), kendi üç oğlunu ve iki kızını güverteye bindirdi. Sonra karısıyla birlikte yelken açıp elverişli bir rüzgârla İngiltere kıyılarına ulaştılar.

Goldborough ve Kont Godrich

Bu arada İngiltere’de Goldborough adında güzel bir prensesin başına da benzer bir talihsizlik gelmişti. Babası Kral Athelwold, ölüm döşeğinde yatarken tüm halkı yas tutuyordu çünkü o, yiğitlik, adalet ve merhamet bakımından güzel İngiltere’nin kıymetlisiydi. Kendisi de kısa süre sonra yetim kalacak olan küçük kızı için çok üzülüyordu. “Ne yapacak?” diye inledi. “Ne konuşabiliyor ne de yürüyebiliyor! Ata binebilseydi, İngiltere’yi yönetebilseydi ve kendini utançtan koruyabilseydi ölüp onu yalnız bıraktığımda bile üzülmezdim.”

Sonra Athelwold, Winchester’da bir konsey topladı ve soylulardan bebek Goldborough’nun bakımı hakkında tavsiyelerini istedi. Hepsi, Cornwalllu Kont Godrich’in küçük prenses için naip yapılmasını tavsiye ettiler. Kont, bu göreve atanırken kız on iki yaşına gelince onu en yüce, en iyi, en yakışıklı ve en güçlü erkekle evlendireceğine ve bu süreçte ona her türlü kraliyet erdemlerini ve geleneklerini öğreteceğine dair yemin etti. Kral Athelwold öldü ve ağıtlarla gömüldü. Godrich, naip olarak ülkeyi yönetti. Katı ama adil bir yöneticiydi ve İngiltere, onun sert yönetimi altında içeride ve dışarıda son derece sorunsuzdu zira hiç kimse onu sevmese de herkes ondan korkarak yaşıyordu. Goldborough büyüdü ve her bakımdan gelişti. Zarif güzelliği, nazik ve erdemli tavırlarıyla ülke çapında ünlendi. Bu, çok uzun süredir kral rolünü oynadığı için kendisinin neredeyse İngiltere Kralı olduğuna inanmaya başlayan Kont Godrich’in kıskançlığını uyandırdı ve krallığı kendisi ve oğlu için nasıl güvence altına alabileceğini düşünmeye başladı. Bunun üzerine Godrich, Goldborough’yu kraliyet statüsünü koruduğu Winchester’dan, kaleye hapsedildiği ve tüm arkadaşlarından kesinlikle uzak tutulduğu Dover’a göndertti. Kız, kötü durumdaki kıyafetleri ve kıt yemeğiyle, hakkını koruyacak bir kahraman bekleyerek orada kaldı.

Havelok Aşçı Yamağı Oluyor

Grim, Danimarka’dan İngiltere’ye yelken açtığında Humber’da, şimdi Grimsby denen yerde karaya çıktı ve orada balıkçılık yapmaya başladı. O kadar başarılı oldu ki on iki yıl boyunca ailesine iyi baktı ve yakaladığı balıkları uzaklara, hatta değerli balıkların her zaman iyi bir fiyata satıldığı Lincoln’e bile götürdü. Tüm bu zaman boyunca Grim, ailenin karnını doyurma görevi için Havelok’tan yardım istemedi. Kralına saygı duyuyordu, tüm ev halkı büyük bir hürmetle Havelok’a hizmet ediyordu ve çocuğun büyük iştahını tatmin etmek için genellikle azla yetiniyorlardı. Sonunda Havelok ne kadar bencilce yaşadığını, ne kadar çok yiyecek tükettiğini düşünmeye başladı ve kendisi yardımcı olmak için hiçbir şey yapmazken üvey babasının nasıl yorulmadan çalıştığını fark ettiğinde çok utandı. Pişmanlık dolu tefekkürlerinde bir kral oğlu olsa da bazı yararlı işler yapması gerektiğini anladı ve şöyle düşündü: “İyi bir amaç için kullanmazsam kuvvetim ve endamım ne işe yarar ki? Dürüst uğraşta utanılacak bir şey yok. Ekmeğim için çalışacağım ve benim için çok şey yapan Grim babaya biraz katkı sağlamaya çalışacağım. Onun balık sepetlerini seve seve pazara götüreceğim ve buna yarın başlayacağım.”

Ertesi gün Grim’in itirazlarına rağmen Havelok, Grimsby pazarına dört kişinin yüküne eşit ağırlıkta balık taşıdı. Balıkları başarılı bir şekilde satarak aldığı parayla eve döndü. Bunu her gün yaptı ancak bir gün bir kıtlık ortaya çıkınca balık da yiyecek de zor bulunur oldu. Sonra kendi çocuklarından ziyade Havelok için endişelenen Grim, genci yanına çağırdı ve kendisinin ve diğerlerinin iyiliği için şansını Lincoln’de denemesini söyledi. Orada iyi beslenecek ve Havelok olmazsa Grim’in getirdiği az yemek diğerlerine daha çok yetecekti. Tek engel Havelok’un kıyafet eksikliğiydi ve Grim, Havelok’a kalın bir tunik yapmak için teknesinin yelkenini feda ederek bunun üstesinden geldi. Tunik yapıldı. Birbirleriyle vedalaştılar ve Havelok, tek kıyafeti yelken kumaşından yapılan tunik olduğu için çıplak ayaklarla ve başı açık bir şekilde Lincoln’e doğru yola çıktı. Havelok, Lincoln’de iki gün boyunca ne arkadaş ne de yiyecek bulabildi. Umutsuzluk içinde açlıktan tam bayılmak üzereydi ki bir çağrı duydu: “Hamallar, hamallar, buraya gelin!”

İş fırsatı ile yeniden güç bulan Havelok, geri kalanlarla koştu ve diğer hamalları öylesine güçlü bir şekilde köşeye fırlattı ki kontun aşçısı Bertram için erzak taşıma görevine seçildi ve karşılığında yaklaşık üç gündür yediği ilk yemeği aldı.

Havelok, ertesi gün yine hamalları yendi ve en az on altısını alt ederek işi güvence altına aldı. Bu sefer balık taşımak zorundaydı ve sepeti o kadar doluydu ki neredeyse bir araba dolusu yükle kaleye koşuyordu.

Oradaki aşçı, gücüne hayran kaldı. Ona önce doyurucu bir yemek verdi ve yemek ve kalacak yer karşılığında kendisi için çalışmasını teklif etti.

Havelok bu teklifi kabul etti ve aşçı yamağı olarak işe başladı. En basit işlerde çalıştı (odun, su, çim taşıdı, odun kesti, getir götür işleri yaptı) ve hepsinde son derece güçlü bir işçi olduğunu gösterdi. Her zaman iyi huylu ve nazikti. Böylece küçük çocuklar, sessizce çalışıp kendileriyle neşeyle oynayan bu iri, nazik, sarışın genci sevdiler.

Havelok’un eski tuniği yıprandığında ustası ona acıdı ve ona yeni bir kıyafet verdi; böylece bu aşçı yamağının ne kadar yakışıklı, uzun ve güçlü bir genç olduğu anlaşıldı. Şöhreti Lincoln Town çevresinden çok uzaklara yayıldı.

Havelok ve Goldborough

Büyük Lincoln panayırında, her türden spor müsabakası düzenlenmişti ve Havelok bunlara katıldı çünkü güçlü yamağıyla gurur duyan aşçı, onu tüm oyunlarda ve yarışlarda yarışmaya teşvik etti. Kont Godrich, o yıl Lincoln’da Parlamento’yu topladığı için büyük bir seyirci kitlesi vardı ve hatta güçlü Kont Regent bile bazen müsabakaları izleyip şampiyonları alkışladı. İlk yarışma “taş fırlatma”ydı ve seçilen taş o kadar ağırdı ki yalnızca en kuvvetliler onu dizinin üzerine kaldırabiliyor ve hiç kimse göğsüne kadar kaldıramıyordu. Bu spor, bunu daha önce hiç görmemiş olan Havelok için yeniydi ancak aşçı ondan gücünü denemesini istediğinde taşı kolayca kaldırdı ve on iki metreden fazla fırlattı.


Havelok hamalları bir kez daha alaşağı ediyor.


Bu muazzam hareket, şöhretinin yalnızca Havelok’un da içinde bulduğu fakir hizmetkârlar arasında değil aynı zamanda baronlar ve onların efendileri arasında da yayılmasına neden oldu ve Havelok Taşı Lincoln’de bir kent simgesi haline geldi. Böylelikle Godrich, diğer herkesten daha uzun, daha güçlü, daha yakışıklı olan (ancak basit bir bulaşıkçı olan) bir gençten haberdar oldu. Haberler onda bir ilhamın parlamasına yol açtı: “İşte İngiltere’nin en uzun, en güçlü, en iyi adamı; Goldborough onunla evlenmeli. Yeminime harfiyen uyacağım. İngiltere bana kalmalı çünkü Goldborough asil soyunu bir köle ile evlenerek kaybedecek, insanlar ona tabi olmayı reddedecek ve İngiltere’den sürgün edilecek.”

Godrich, bu nedenle Goldborough’yu Lincoln’e getirdi. Kız çan sesleri ve sevinç gösterileriyle karşılandı. Godrich kıza düğünü için hazırlanmasını söyledi. Prenses, kaderindeki kocasının kim olduğunu öğrenene kadar bunu yapmayı reddetti çünkü soylu olmayan hiçbir erkekle evlenmeyecekti. İnadı, Kont Godrich’i çileden çıkardı: “Beni alt edip kraliçe mi olacaksın? Gururun alaşağı edilecek. Soylu biriyle evlenmeyeceksin. Bir serseri ve bulaşıkçı ile evleneceksin, hem de yarın! Senden iyi bahsedene lanet olsun!” Prenses boş yere ağlayıp sızlandı. Düğün ertesi sabaha ayarlandı.

Ertesi gün şafak vakti Kont Godrich, aşçının güçlü yamağı Havelok’u çağırdı ve ona “Bir eş ister misin?” diye sordu.

“Yok, istemem,” dedi Havelok. “Onu giydirip barındırmam şöyle dursun besleyemem bile. Üstümdeki giysiler benim değil, efendim aşçıya ait.” Godrich, Havelok’a saldırdı ve onu öfkeyle dövüp “Sana eş olarak verdiğim kızı almazsan seni asar veya kör ederim,” dedi. Bu yüzden Havelok, büyük korku duyarak düğünü kabul etti. Goldborough derhal getirildi ve reddederse sürgün veya cadı olarak yakılma cezası tehdidiyle acil bir evliliğe zorlandı. Ve böylece isteksiz çift, meclise katılmaya gelen York Başpiskoposu tarafından evlendirildi.

Hiç bu kadar üzücü bir düğün olmamıştı! İnsanlar bu eşitsiz birliktelik karşısında çok homurdandılar ve böyle sıradan bir adamla evlenmeye zorlanan zavallı prensese acıdılar. Goldborough acıklı bir şekilde ağladı ama kendini Tanrı’nın isteğine teslim etti. Artık herkes, prensesin ve kocasının İngiliz tahtında hak iddia edemeyeceğini üzülerek kabul ediyordu ve böylece Godrich amacına ulaşmış gibi görünüyordu. Havelok ve gönülsüz gelini Godrich’in yakınında güvende olmayacaklarını anladılar ve Havelok, Lincoln’de prensesi götürebileceği bir evi olmadığı için sadık üvey babası Grim’e geri dönmeye ve güzel genç gelini onun güvenilir koruması altına almaya karar verdi. Havelok ve Goldborough, kalplerindeki acı ve utançla üzgün bir şekilde Grimsby’ye doğru yürümeye başladılar. Oraya vardıklarında sadık Grim’in öldüğünü öğrendiler ama beş çocuğu yaşıyordu ve refah içindelerdi. Çocuklar, Havelok ve karısını gördüklerinde dizlerinin üzerine çöktüler ve onları saygıyla selamladılar. Bu değerli balıkçılar, krallarını tekrar görmekten mutluluk duyarak yeni kazandıkları servetlerini unuttular ve şöyle dediler: “Hoş geldiniz sevgili efendim ve güzel hanımefendi! Sizi tekrar görmek bizim için ne sevinçtir zira biz sizin köleniziz. Bize istediğinizi yaptırabilirsiniz. Sahip olduğumuz her şey sizindir ve bizimle kalırsanız size ve karınıza her türlü hizmeti edeceğiz!” Bu karşılama, bir gizemden şüphelenmeye başlayan Goldborough’yu şaşırttı ve kardeşler ateş yakmakla, yemek pişirmekle ve sanki gerçekten bir kral karısıymış gibi önünde el pençe divan durmakla meşgul olduklarında çok rahatladı. Bununla birlikte Havelok, bu gizemi açıklayacak hiçbir şey söylemedi ve o gece Goldborough, bir kölenin karısı olarak kaderine yanarak uyuyamadı; oysa kocası İngiltere’nin en zarif erkeğiydi.


Hoş geldiniz kıymetli efendim!


Бесплатный фрагмент закончился.

399 ₽
424,69 ₽
Возрастное ограничение:
0+
Дата выхода на Литрес:
17 мая 2024
Объем:
22 стр. 38 иллюстраций
ISBN:
9786258361070
Правообладатель:
Maya Kitap
Формат скачивания:
Аудио
Средний рейтинг 4,1 на основе 366 оценок
Текст, доступен аудиоформат
Средний рейтинг 4,3 на основе 486 оценок
По подписке
Аудио
Средний рейтинг 4,6 на основе 683 оценок
Текст, доступен аудиоформат
Средний рейтинг 4,3 на основе 986 оценок
Аудио
Средний рейтинг 4,7 на основе 1825 оценок
Текст, доступен аудиоформат
Средний рейтинг 5 на основе 438 оценок
Текст, доступен аудиоформат
Средний рейтинг 4,7 на основе 1025 оценок
Аудио
Средний рейтинг 5 на основе 428 оценок
Черновик
Средний рейтинг 5 на основе 143 оценок
Текст
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок